Yıldırım Kaya’dan Eyt Açıklaması: “Eyt Sorunu Çözülürken Prim Ödeyip Çalışan ve Aynı Şartlarda Farklı Emekli Maaşı Alanlar Arasındaki Fark…
CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, EYT yönetmeliği ile ilgili olarak, “Sorun 8 Eylül 1999 öncesi ile sınırlı kalırsa önemli bir adaletsizlik ve dengesizlik ortaya çıkar. EYT yönetmeliği yapılırken emekli maaşlarının hesaplanma koşulları değişmezse” dedi. Yapıldığında EYT’liler çok düşük emekli maaşı almak zorunda kalacak.Bu nedenle EYT sorunu çözülürken, Emeklilik sistemindeki adaletsizlik de giderilmelidir. ve intibak düzenlemesi kesinlikle yapılmalı… “Haksızlık yarattı. Bir günde kiminin 15, kiminin 18 yıllık hakkı gasp ediliyor.”
CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, EYT üyelerinin emeklilik koşullarına ilişkin Meclis’te basın açıklaması yaptı. Kaya dedi ki:
“AKP hükümeti, EYT’lilerin yıllardır mücadele ettiği kazanılmış emeklilik haklarının verilmesi için nihayet adım atmaya geldi. Bu sonuç, EYT’lilerin uzun soluklu çalışmalarının başarısıdır. AKP’nin de attığı bir adımdır.” Sözlerini geri almasını sağlayan EYT’lilerin örgütlü mücadelesinin yanı sıra Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin ETY’lilere verdiği desteğin yanı sıra, partimizin ısrarlı çabaları da seçim kaygısıyla sonuçlandı. ve halk baskısının büyük etkisi oldu.
“İYİLİK VE İYİLİK DEĞİL, KAZANILMIŞ BİR HAK İÇİN MÜCADELE VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Kasım 2019’da SGK Topkapı Yerleşkesi’nde düzenlenen açılış töreninde yaptığı konuşmada EYT sorununun analizine açıkça karşı çıkmış, “Bunu siyasi hesaplarla yapmıyoruz, yapmayacağız. Arkadaşlarıma söylüyorum, beni bu yolda asla teşvik etmeyin. Seçimi kaybetsek bile ben yokum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2022’nin son günlerinde yaşlıların sorununun çözümlenmesi amacıyla 1999 yılının dokuzuncu ayının sekizinden önce çalışmaya başlayanlara yaş şartı aranmaksızın emeklilik hakkı vereceklerini açıkladı. emeklilikte (EYT). Sayın Erdoğan, siz bunu doğru tanımıyorsunuz. Bu nedenle, müjde ve lütuf yoktur. Kazanılmış bir hak mücadelesi var. EYT için mücadele edenler bunu başarıyla gerçekleştirdi.
“EYT’LİLERDEN BAZILARI UZUN HUKUKİ MAĞDURLAR SONUCUNDA İSTİSNAİ OLARAK GECİKMİŞ EMEKLİ OLDULAR”
Sendikaların ‘mezarda emeklilik’ eleştirilerine karşın; 1999 yılında 4447 sayılı Kanun değişikliği ile yaş şartı getirilmiş ve prim gün sayısı artırılmıştır. Getirilen yaş kuralı, sadece maddeden sonra işe yeni başlayanları değil, Kanunun yayımından önce sigortalı olan eski çalışanları da kapsıyordu. 4447 sayılı kanun çıkarıldığında daha çok çalışanlara uygulanıyordu. Bu nedenle sigortalılık süresi ve prim gün şartlarını yerine getiren ancak yaş şartını sağlayamayanlar, emeklilik için yaş şartını beklemek zorunda kaldı. Farklı koşullar altında işe girdikleri için kazanılmış haklarında önemli kayıplar yaşadılar. EYT burada doğdu. Bu değişiklikle birlikte kadınlar 2 ila 18 yıl, erkekler ise 1 ila 15 yıl arasında beklemek zorunda kaldı. Önemli şikayetler oldu. 1998 yılında işe başlayan bir erkek çalışanın eski mevzuata göre 2023 yılında emekli olma hakkı bulunurken, kanunda yapılan değişiklikle emekliliği 15 yıl sonraya yani 2038 yılına ertelendi. 1999’un başında işe giren bir kadın işçi 2019’da emekli olabildi ama emekliliği 18 yıl ertelenerek 2037’ye kaldı. Başlangıçta birkaç yıllık gecikme pek bir farkındalık yaratmadı. 2010’lu yılların ortalarından itibaren yaşa bağlı 10 yıl veya 15 yıl gibi gecikmeler belirginleşmeye başlayınca tepkiler ve itirazlar arttı. EYT hareketinin doğduğu yer burasıdır. EYT’lilerin bir kısmı, uzun süredir devam eden hak şikayetleri nedeniyle oldukça geç emekli oldu.
“SON YILLARDA SİYASİ OLDUĞU GİBİ SOSYAL ALANDA BİR HUKUKSUZLUK OLUŞTU”
Hükümet, EYT ile ilgili önerilerini sendikalara ve EYT derneklerine sunmadı ve onlarla mutabık kalınan, şeffaf ve katılımcı bir analiz oluşturmadı. Ancak konunun muhataplarla şeffaf bir şekilde tartışılması gerekirdi. Bu yapılmadı. Son yıllarda siyasi alanda olduğu gibi toplumsal alanda da tam bir hukuksuzluk yaşanıyor. Kurumlar ve meclisler çalışmıyor. EYT sürecinde ne İş Kanunu’nun gerektirdiği “Üçlü Danışma Kurulu” ne de anayasal bir kurum olan Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) toplanmadı. Anayasal bir kurum olan Ekonomik ve Sosyal Konsey 14 yıldır toplanmıyor. Anayasa hatası yapılıyor.
“SOSYAL GÜVENLİK VE EMEKLİLİK SİSTEMİNDE YUVARLAK SORUNLAR VAR”
Türkiye’de sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminin köklü sorunları bulunmaktadır. Sorun 8 Eylül 1999 öncesiyle sınırlanırsa ciddi bir adaletsizlik ve dengesizlik ortaya çıkacaktır. EYT düzenlemesi yapılırken aylıkların hesaplanma koşulları değişmezse EYT’liler çok düşük emekli maaşı almak zorunda kalacak. Dolayısıyla EYT sorunu çözülürken emeklilik sistemindeki adaletsizliğin de giderilmesi gerekiyor. EYT ile emeklilik sistemindeki temel konular analiz edilmelidir. Aynı koşullarda prim ödeyenlerle çalışıp farklı aylık alanlar arasındaki farklar giderilmeli ve intibak düzenlemesi yapılmalıdır.
“ESKİ MEVZUATA GÖRE YAŞ ŞARTI OLMADAN EYT’LİLERİN EN ÖNEMLİ İSTEĞİ EMEKLİLİK OLDU”
Cumhurbaşkanı’nın EYT sorununun analizine ilişkin önerisi, 8 Eylül 1999 tarihinden önce istihdam edilenler ile kadınlar için 20 yıl, erkekler için 25 yıl çalışıp 5000 bin primi olanlar için emeklilik yaşı şartının kaldırılması yönünde. gün emekli olabilir. Eski mevzuata göre yaş şartı aranmaksızın emeklilik EYT’lilerin en değerli talebiydi. Ancak 8.9.1999 tarihinden önce getirilen bu tahkikat, 9.9.1999 tarihinden sonra istihdam edilenler için yeni bir adaletsizlik yaratmıştır. Bir gün ile kiminin 15 yıllık, kiminin 18 yıllık hakkı gasp ediliyor.
Bilindiği üzere 09.09.1999 tarihinden sonra istihdam edilenler herhangi bir geçiş ve derece olmaksızın kadınlar için 58, erkekler için 60 yaş şartına tabidir. EYT sorunu çözülürken, 8 Eylül 1999’dan sonra işe girenler için geçerli olan ağır koşullar (kadınlar için 58, erkekler için 60) yumuşatılmalıdır. Bu yapılmazsa, 8 Eylül 1999 öncesi ve sonrası emeklilik yaşı arasında önemli bir fark olacaktır. 8 Eylül 1999 tarihinden önce işe giren bir erkek için emeklilik yaşı şartı 44 iken, 8 Eylül 1999 tarihinden sonra istihdam edilen bir erkek için emeklilik yaşı şartı 60 olacak. Bu 16 yıllık bir fark anlamına gelir. Kadınlar için yaş şartı birebir formda 40’tan 58’e çıkmış olacak. Bu da 18 yıllık bir fark demek. Başka bir deyişle, 8 Eylül 1999’dan birkaç gün sonra işe girenlerle daha erken girenler arasında yaklaşık 16 ila 18 yaş arası bir emeklilik yaşı farkı olacaktır. Örneğin 8 Eylül 1999’da aynı ailede veya aynı işyerinde işe başlayan bir erkek işçi 2024’te emekli olabilirken, 9 Eylül 1999’da işe başlayan erkek işçi 2040’ı bekleyecektir. 8 Eylül 1999 sonrası dönem için yapılmalı ve yeni bir geçiş takvimi getirilmelidir. Demokratik sosyal hukuk devletinde bir günde, bir ayda, bir yılda, birkaç yılda bir hakka erişim açısından 15-20 yıllık bir fark yaratılamaz. Bu, Anayasa’nın eşitlik ve sosyal devlet unsurunun açık bir ihlalidir. Yaş şartı devam edene kadar sabit bir geçiş çizelgesi yapmak mümkündür: 9 Eylül 1999 ve sonrasında işe girenlerin emeklilik yaşı şartının 2008 yılı itibariyle mevcut emeklilik yaşı şartına getirilmesi adil olacaktır. işe girdikleri yıldan itibaren yaşlarını yılda iki ila bir artırmak. sayılı yasa ile 2008 yılında yürürlüğe giren 5018 sayılı yasa ile yaş şartı yeniden 58-60 olarak kabul edilmiş ve 2036-2048 yılları arasında 65 olması öngörülmüştür. Böylece geçiş süreci zamana yayılacak ve adil bir geçiş sistemi getirilecektir. Örneğin, sigorta başlangıç tarihi olan 9 Eylül 1999 tarihinden itibaren 31 Aralık 1999 tarihine kadar yaş şartının kadınlar için 42, erkekler için 44 olarak belirlenmesi ve 2008 yılından itibaren 58-60 yaş şartına ulaşılması mümkündür. her yıl iki yıl artarak. BT; Adil, makul ve dengeli bir çözüm olacaktır. Derecelendirme olmadan adalet gelmeyecek.
Aylık bağlanma oranı geri getirilmelidir. 2002’de AKP iktidara geldiğinde emekliler için en düşük emekli maaşı asgari ücretin yaklaşık yüzde 40 üzerindeydi. Bugün en düşük emekli aylığı, asgari ücretin yaklaşık yarısına tekabül ediyor. Emekli maaşındaki bu kaybın temel nedeni 1999 ve 2008’de yapılan kanun değişikliğidir. Bu kanun değişikliği ile ‘Aylık Bağlanma Oranları’ yüzde 70-75’ten yüzde 35-40’a düşmüştür. ‘Aylık Bağlantı Oranları’ önceki seviyelerine indirilmelidir. 2008 yılında yapılan kanun değişikliği ile emekli maaşı alt sınırı kaldırılmıştır. Alt sınır geri gelmeli ve bu alt sınır asgari ücret olmalıdır. 2023 yılı Ocak ayından itibaren emekli maaşı alt sınırı dosya bazında Hazine’nin katkısıyla 5.500 TL’ye çıkarılacak. Bu da taban fiyatın yüzde 35 altına tekabül ediyor. Üstelik bu uygulama, emekli maaşlarının ve gelirlerin bu seviyeye çekildiği anlamına gelmiyor. Emeklilerin kök aylıklarına zam yapılır ve aradaki fark Hazine tarafından karşılanır. Bu da kamuoyunda değerli bir yanılgıya yol açmaktadır. Emekli maaşlarının bu seviyeye çekildiği algısı var. Ancak gerçek hiç de öyle değil. Bu alt limit uygulaması çarpık sonuçlar yaratarak emekliler arasında istikrarsızlığa yol açıyor. Örneğin Aralık 2022 itibariyle maaşı 3 bin 500 TL’ye yükselen emekli Ocak’ta yüzde 57 artışla aylık 5 bin 500 TL zam alırken, 4 bin 250 TL maaş alan emekli sadece yüzde 30 zam alacak. . Bu çarpık uygulama düzeltilmelidir.”
“EMEKLİLİK ARTIŞINDA ÜLKE BÜYÜMESİ DİKKATE ALINMAZ”
Emekli maaşı hesaplanırken geçmişte kişinin prim ödemeleri güncellenirken enflasyon + büyüme oranlarının yüzde 100’ü eklenmiş, ancak 2008 yılında yapılan kanun değişikliği ile büyümenin sadece yüzde 30’u dikkate alınmıştır. Emeklilerin milli gelir artışındaki payı yüzde 100’den yüzde 30’a düşürüldü. Bu durum yıllar içinde öyle bir duruma yol açmıştır ki, hesaplanan aylık asgari ücretin bile yarısının altına düşmüştür. Bu vahim tablo karşısında AKP iktidarının emekli maaşlarına ve gelirlerine alt sınır belirmeye başladı. Emekli aylıkları ve bu alt sınırın altındaki gelirler, Hazine’nin belge bazında desteği ile bu alt sınırda tamamlanmaya başlandı. Daha önce 1.000 TL olarak açıklanan bu miktar sırasıyla 2.500, 3.500 ve son olarak 5.500 TL olarak belirlendi. Ancak son açıklanan Hazine destekli alt limit, asgari fiyatın yüzde 35 (3006 TL) altındaydı. Güncelleme katsayısının düşürülmesi emekli maaşlarını azaltır. Öte yandan, sayılı yasaya göre. 5510 sayılı Kanunla, işçi ve Bağ-Kur aylıkları resmi enflasyon oranında, memurların aylıkları ise her 6 ayda bir toplu sözleşmede öngörülen artış oranında artırılmaktadır. Bilindiği gibi memur toplu iş sözleşmesi uzun yıllar enflasyon oranında artış öngörüyor. Bu nedenle emekli maaşlarına yapılan zamlarda ülke büyümesi dikkate alınmamaktadır. Bu, emekli maaşlarının resmi enflasyonla sınırlı olduğu anlamına gelir. Emekli maaşı artışlarında enflasyonun yanı sıra büyüme de mutlaka dikkate alınmalıdır.
“EYT HALKINI BEKLEYEN BİR TEHLİKE DAHA EMEKLİ SERGİSİ”
EYT’lileri bekleyen bir diğer tehlike de re’sen emeklilik. Resen emeklilik, kamu çalışanlarının sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazandıkları tarihte kendi iradeleri dışında emekli olmalarıdır. Bu durum 2018 yılında 696 Sayılı KHK ile işe alınan yaklaşık 750 bin kamu taşeron personeli için de geçerli. EYT yönetmeliği çıktığında kamuda istihdam edilen taşeron işçilerinden şartları sağlayanlar re’sen emekli olacak. Bu işçiler büyük bir gelir kaybına uğrayacaklar. Düşük primli ve prim gün sayısı sınırlı olanlar, re’sen emekli olduklarında düşük emekli maaşına sahip olacaklardır. Bu çalışanlar, üç yıllık bir gecikmenin ardından artık toplu sözleşme hakkına sahip oldular ve fiyatları iyileşti. Emekli olunca aldıklarının yarısını bile almaları zor görünüyor. Bu nedenle EYT düzenlemesi yapılırken 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen re’sen emeklilik yönetmeliği kaldırılmalıdır.
EYT’liler ayrıca staj ve çıraklıklarda staj başlangıcının sayılmasını talep ediyor. Deprem bölgesinde yaşayanların sigortaya geç girmelerinden dolayı mağduriyetleri de giderilmelidir.
“BAG-KUR’A KAYITLI OLMAYANLARA MUTLAKA BAG-KUR SİGORTASI OLUP KESİNLİKLERİNİ ÖDEME İMKANI VERİLMELİDİR”
“1479 sayılı Kanun’da sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin belirli tarihlerden itibaren başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler yer almaktadır. 04.10.2000 tarihinden önceki döneme ilişkin sigortalılık nitelikleri belirlenirken 24. madde çerçevesinde yapılacak değerlendirme ile ve 25 Sayılı Kanunun 25. Maddesinde hakkını kullananlar borçlanma koşullarına göre 04.10.2000 tarihinden önce sigortalı sayılacak, ancak borçlanma hakkını süresinde kullanmayanların istikametinde herhangi bir sigorta tespiti veya borçlanması yapılmayacak. 04.10.2000 tarihinden önce beyanname verilemez.Vergi veya şirket kaydı 04.10.2000 tarihinden önce olup da BAĞ-KUR’a kayıt ve kayıt yaptırmayanlar 04.10.2000 yılı için sigortalı olamazlar. BAĞ-KUR üyeleri açısından eşitliğin, 04.10.2000 tarihinden önce kayıt yaptırıp tecil ettirmeyenlerin, EYT’den yararlanma hakkı ve sosyal güvenlik hakkının ortadan kalktığı, Vergisi kesilenlerin veya şirket tescili 04.10.2000 tarihinden önce olup da BAĞ-KUR’a tescil ve tescili yapılmamış olanlara BAĞ-KUR sigortalısı olma ve primlerini ödeme imkânı tanınmalıdır.
ulahaber.xyz